Sanatın ölmek üzere olduğu bir çağdayız. Bu durumdan sinema da nasibini alıyor. Gösterişli ödül törenlerinde de onların yerine başkaları yarışıyor haliyle. Uzun lafın kısası; iyi filmin az üretildiği, üretildiğinde de kendisine izleyici bulmakta zorlandığı günümüzde, imdadımıza festivaller yetişiyor. Her açıdan düşünce ürünü olan devleti, en safları önyargılardan arınmış, herkesin iyiliğini düşünen, tarafsız bir ana olarak görür. Devleti, toplumsal cinsiyetin kurumsallaşması olarak da tanımlayabiliriz. Hem hegemonik erkekliği asker ve polis ile kurumsallaştırır, hem de onların yarattığı şiddeti, tecavüzleri denetlemek için yoğun çaba sarf eder. Hemcinsler arasındaki cinsel sevgi, devletin yasakladığı eşcinselliğin de temelini oluşturur. Evet, aslında eşcinsellik diye bir şey yoktur, varsa da hepimiz eşcinseliz! Polis tacizi, sokak şiddeti, ekonomik ayrımcılık, eşcinselliği ve eşcinselleri küçümseme, AIDS korkusu: Tüm bunlar hegemonik erkekliğin araçlarıdır. Devlet eşcinsel eğilimlerini baskılayan kadınlar ve erkekler yaratır ve tatmin edilemeden bastırılan arzular da, eşcinsel bireylere yönelik nefret yaratırlar. İki genç sözlü ve fiziksel şiddete, tacize ve en sonunda tecavüze uğruyorlar. Peki devlet ne yapıyor? Hiçbir şey, hademe kılığına girmiş, yerleri paspaslamaya devam ediyor. Dolayısıyla iki gencin kendilerini savunmak için şiddete başvurmaktan başka çaresi kalmıyor, böylelikle de ıslahevinden kurtulma şansını tamamen kaybediyorlar. Devletin hapishaneleri gibi, ordusu da tecavüzcüler için elverişli bir ortam sağlar. İlk sahnede polis tarafından merkeze ifadeleri alınmaya götürülen birkaç trans oldukça cinsiyetçi ifadelerle bu durumdan bıktıklarını ifade ediyorlar. Hepimizin üzerine düşünmesi gerektiği bir durum bu: Bazen biz de cinsiyetçiyiz! Polis merkezinde kocaman Chavez portresi var. Affedemez de zaten, bir özür tecavüz edilip öldürülen eşcinselleri geri getirmez çünkü. Belgesel sayesinde önceleri Batıda yaşayan Afrikalılara katır dendiğini, Berlin duvarının yıkılmasının ardından siyahlara yönelik Köylülerde Gerçekleşen Seks Hikaye artığını öğreniyoruz. Lorde, Batının white, male, hetero bence bizdeki karşılığı Türk, Sünni, heterodur kimliğini dayatmasına karşı hayatının son günlerine kadar mücadele ediyor. Gösterilen belgesellerden ikisi ise yerli yapımdı. Ben, Sen, O iki transseksüel kadının deneyimlerine odaklanıyor. İki kadının hayatında da dinin önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. İngilizce ve İspanyolca bilmelerine rağmen iş bulamayıp, fuhuş yaptıklarını söylemeye gerek bile yok. Karşı cinsin kıyafetlerini giyip, makyaj yapan, kendini kadın Köylülerde Gerçekleşen Seks Hikaye tanımlayan İhsan önceleri köyde kabul edilmiyor. Bu hizmetlerinin karşılığında ise köy halkı lütfedip hoşgörülü davranır oluyor. Belgin, darbe yıllarında trans olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilenlerden. Yaşı ortaya çıkar diye endişelenmiyorum; darbelerimiz maşallahlık. Zaten onun böyle bir endişesi olduğunu da sanmıyorum. Ceren ise hareketin geldiği noktaya, bunca yılın çabalarına çok güzel bir örnek. Peki Buse kadınlığı ve erkekliği tümüyle reddedebiliyor mu? Hayır, aslında istemese de saçlarını sarıya boyamak zorunda ki geceleri fark edilsin, göğüsleri olmak zorunda ki hayatını idame ettirebileceği parayı kazanabilsin! Nedeni İslam. Bu içselleştirmeye, köktendinciliğe direnmek gerek, ki iktidarın tanrısal dayanağını devirebilelim. Muhalif olamazsam içim rahat etmez: Festivalde hoşuma gitmeyen şeyler de oldu. Evet, sanırım sonuncusu biraz komikti. Kabul; benim kafam da karışık.
Karanlık Dersler: Klasik Peri Masallarında Yamyamlık – SUB PRESS Yazının girişinde ifade edildiği gibi yılında gerçekleşen bu anlaşmazlık Silvanlı Ermeni köylülerin Dahiliye Nezaretine dilekçe yazmalarıyla duyulmuştu. Rızası dışında gerçekleşen olay karşısında etrafı tara- fından suçlanan yine Hatice olmuştur. Başına gelen elim durumun cezasını da canıyla. Cinsel İlişkiler ve Sınıf Mücadelesi - Çeviri GazetesiYunus Emre Demir. Yetkililer öğrencilerimizin taleplerini karşılama sözü verdi. Yüzyıllar içinde, çocukların peri masalları karanlık ve sembolik hikayelerden günümüzde sosyal standartların ahlak anlayışını yansıtan ve yenir yutulur hikayeler halini almıştır. Bülent Abla Muhalif olamazsam içim rahat etmez: Festivalde hoşuma gitmeyen şeyler de oldu. Yalnız ruhu, bu ilişkilerin özünün yeniden canlandırılışını aramaktadır.
Yazı gezinmesi
Re: Susuz Yaz. Susuz Yaz, ' da yazılmış; ancak öyküye konu olan olayın 'de başladığını okuyoruz. Rızası dışında gerçekleşen olay karşısında etrafı tara- fından suçlanan yine Hatice olmuştur. Aydın bir aileye mensup olan Emine Ferüzan günlük hayatında Ferzan Gürel adını kullanmaktadır. Öyküde tarih verilmesi, öykünün. Yazının girişinde ifade edildiği gibi yılında gerçekleşen bu anlaşmazlık Silvanlı Ermeni köylülerin Dahiliye Nezaretine dilekçe yazmalarıyla duyulmuştu. Asıl mesleği öğretmenlik olan Ferzan Gürel, evlendikten sonra. Başına gelen elim durumun cezasını da canıyla.Kimi zaman çimen ve ağaç kabuğu yemek zorunda kalanlar bazen de yamyamlık yapmak zorunda kalıyorlardı. Yirmi yıl önce bir işçi genellikle yirmi ile yirmi beş yaş arasında evlenirken, artık ancak otuz yaşına doğru bir ailenin parçası olma sorumluluğunu üstlenir. Bugün bildiğimiz hikâyeden barizce farklı bir hikâye ve bu farklar zamanının alt sınıf toplumlarına bir ayna tutar. Öte yandan, cinsiyetler arasındaki ilişkilerde daha büyük bir akışkanlık, işçi sınıfının temel görevlerinden birinin dolaylı sonucu olarak ortaya çıkar ve hatta onunla çakışır. Orta sınıf entelijansiyasının çözülemeyen evliliği, daha serbest ve kolayca sona erdirilebilen sivil evlilik bağlarıyla değiştirme girişimi, burjuvazinin toplumsal istikrarının esas temelini yıkar. Çocukları tuzağa düşürür, yer ve sonlarını kutlardı. Neredeyse her kültürde bir tabu olan yamyamlık, bir zamanlar bu hikayelerde temel bir rol oynarken, bugün neredeyse tüm bu hikayelerden çıkarılmıştır. Bu şekilde aile yapısı güçlendirilmiş ve burjuvazinin egemenlik mücadelesi verdiği dönemde istikrar sağlanmıştır. Daha Fazla Göster Takip Et. Kadın fiziksel olarak sadık olmak zorundaydı; anca ruhu ise kendine aitti. Çocuklar yenmekle tehdit edilir, böylece aç gözlü davrandıklarında günahlarına karşılık yamyamlıkla korkutulurlar. Kapitalist gelişimin dünyadaki sürecine kapılan tüm diğer sınıflar ve nüfus kesimleri de bu şekilde tepki verir. Polis tacizi, sokak şiddeti, ekonomik ayrımcılık, eşcinselliği ve eşcinselleri küçümseme, AIDS korkusu: Tüm bunlar hegemonik erkekliğin araçlarıdır. Modern insan, cinsel ilişkilerin kalitesini eleştirirken, mevcut ahlak kurallarının güncel olmayan davranış biçimlerini reddetmekten çok daha fazlasını yapmaktadır. Evet, aslında eşcinsellik diye bir şey yoktur, varsa da hepimiz eşcinseliz! Hâlâ kaçınılmaz bir ruhsal yalnızlığın boyunduruğu altında yaşıyor ve düşünüyoruz. Işık ne kadar yakınımızda parlıyorsa karanlık o kadar siyah görünür. Artık karşılaştıkları sorunları aşmak için özgün ve değerli prensipler öğreten bu hikayeler çocukları eğlendirip korkutmaya devam etmektedir. Şimdiyse başka bir durumu hayal edelim. Kapitalizmin yıkıcı etkisi, işçinin ailesinin temelini sarsar ve onu farkında olmadan mevcut koşullara uyum sağlamaya zorlar. Bu yoldaşlık ilkesi, işçi sınıfı ideolojisinin temelidir. Bir masal olarak Hansel ve Gretel üzerine çok az yorum yapılmıştır. Pandemi sürecinin en çok eğitimi etkilediğinin altını çizen Şeyma öğretmen, kırsal alanda çalışan bir öğretmen olarak, veliler, öğrenciler ve öğretmen arkadaşlarıyla kurduğu dostluk ilişkilerinin meyvelerini bu zor dönemde topladığını vurguluyor. Okumaya Devam Edin. Bu erkekler, kendilerine hayat arkadaşı olarak değersiz ve boş bir kadını seçmiş olurlar ve bu kadın, kocanın ruhsal değerleriyle hiçbir şekilde örtüşmez. Yiyeceğe karşı olan istek ve sonuç olarak bulunamaması karakterleri harap ederken, bu yorumların düzeltildiği zamanlardaki köylü toplulukların yaşadığı umutsuzluk ve karmaşayı yansıtır. Cinsiyetlerin eşit olmadığı fikri, fiziksel ve duygusal deneyim alanında bile, aynı eylemin bir erkek ya da kadın tarafından gerçekleştirilmesine göre farklı değerlendirileceği anlamına gelir.